Koronavirüs (COVID-19) Salgınının İş Güvenliği Yönünden Hukuki Nitelendirilmesi
Bilgilendirme Notumuz; Koronavirüs (COVID-19) salgınının iş güvenliği yönünden hukuki nitelendirilmesine ilişkin değerlendirmeleri içermektedir.
- SALGIN HASTALIK KAVRAMININ İŞ HUKUKUNDAKİ YERİ
4857 sayılı İş Kanunu (‘’İş Kanunu’’) ve ilgili mevzuat hükümlerinde, ülkemizde daha öncesinde böyle bir vaka yaşanmamış olduğundan, salgın hastalık ile ilgili hükümler ve uygulamadaki yerine ilişkin içtihat hükümleri yer almamaktadır.
Nitekim mevzuatımızda hastalık, meslek hastalığı ve iş kazası kavramları açıklanmış bulunmaktadır. Salgın hastalık kavramının hangi kavram içerisinde değerlendirilmesi gerektiği hususunda ise çeşitli görüşler mevcuttur. Bunlar arasında; Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2018/5018 E., 2019/2931 K. ve 15.4.2019 tarihli ilamında;
‘’Adli Tıp Kurumu raporunda, H1N1 virüsünün kuluçka süresinin 1-4 gün arasında değiştiği, murisin 13.12.2009 tarihli hastaneye başvurusunda belirttiği şikayetlerin hastalığın başlangıç belirtileri olduğu taktirde hastalığın bulaşmasının bu tarihten 1-4 gün öncesinde gerçekleşmiş olacağının bildirildiği, buna göre davacı murisinin, işveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.’’ şeklinde ifade edilerek, domuz gribi hastalığı iş kazası olarak değerlendirilmiştir.
Söz konusu olayda, tır şoförü olan işçi, Ukrayna seferinden sonra domuz gribi hastalığına yakalanmıştır. Ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına alan Koronavirüs salgınının yayılma hızı ve pandemi boyutu düşünüldüğünde işverenin olayı öngörülebilirliği anlamında kusur incelemeleri yapılacaktır.
Koronavirüs salgınının hangi çerçevede olacağının değerlendirilebilmesi adına iş kazası ve meslek hastalığı kavramlarının tanımlarını incelemek gerekir.
İş kazası ve meslek hastalığı; Türk hukukunda iki farklı mevzuatta açıklanmıştır:
- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (‘’5510 Sayılı Kanun’’) 13’üncü maddesinde;
‘’İş kazası; a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle, c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda, d) (Değişik: 17/4/2008-5754/8 md.) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen engelli hâle getiren olaydır.’’ şeklinde tanımlanmıştır.
- 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun (‘’6331 Sayılı Kanun’’) 3’üncü maddesinde;
‘’İş kazası: İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olayı…’’ şeklinde tanımlanmıştır.
- 5510 Sayılı Kanun’un 14’üncü maddesinde;
‘’Meslek hastalığı, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik halleridir.’’ şeklinde tanımlanmıştır.
- 6331 Sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinde;
‘’Meslek hastalığı: Mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı…’’ şeklinde tanımlanmıştır.
Meslek hastalığı; işin yürütümü ve mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık olarak tanımlanmıştır. Bu çerçevede, Koronavirüs’ün işin yürütümü sebebiyle ortaya çıkabileceğini söylemek doğru bir değerlendirme olmayacaktır. Ancak, hastanede çalışmasını sürdüren bir hekimin, bu hastalığa yakalanması mesleki risk kapsamında değerlendirilebilecek olsa da, her işyeri için mesleki risk yarattığı düşünülemeyeceğinden meslek hastalığını şahıs bazında ayırarak nitelendirmek doğru olmayacaktır.
Bu çerçevede, Koronavirüs salgınını hastalık veya iş kazası olarak nitelendirilmesi mümkün görünmektedir.
- SOSYAL SİGORTALAR KURUMU (‘’SGK’’) AÇISINDAN DEĞERLENDİRME
İşçinin sadece hastalığı kapması halinde;
SGK’nın, Koronavirüs’ü iş kazası veya meslek hastalığı olarak nitelendirdiği takdirde, işverenin de kusuru mevcut ise, hastaların hastalık süreci için rapor düzenlenecek ve hasta işçilere geçici iş göremezlik ödeneği ödenecektir. Koronavirüs’ün hastalık olarak nitelendirildiği takdirde, işverenin kusuru olsa dahi, SGK bu meblağı işverene rücu edemeyecektir. İşverenler kusuru olmasına rağmen SGK’ya hastalık bildiriminde bulunursa, işverenler bunun sorumluluğundan kurtulamayacaktır. Bu halde, geçici iş göremezlik ödeneği işverene rücu edilemeyecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun (‘’Borçlar Kanunu’’) 55’inci maddesinde, rücu edilemeyen ödemelerin maddi tazminattan düşülemediği açıklanmıştır. Bu sebeple işçi, bu tazminatı işverenden tahsil edebilecektir:
‘’Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.’’
İşçinin hastalıktan dolayı vefatı halinde;
SGK’nın, Koronavirüs’ü hastalık olarak kabul ettiği takdirde, SGK vefat sebebiyle murislere gelir bağlamayacaktır. Şayet, vefat eden işçinin hastalığı kapmasında işverenin kusuru mevcut ise, Koronavirüs hastalık sayılsa dahi işveren sorumlu olacaktır.
SGK’nın, Koronavirüs’ü iş kazası kabul ettiği takdirde SGK, vefat eden işçinin murislerine gelir bağlayacak ve ölüm nedeniyle bağlanacak gelir, işverene kusuru oranında rücu edilecektir.
- KORONAVİRÜS’E KARŞI İŞVERENİN SORUMLULUĞU
İşçilerin Koronavirüs salgınına yakalanmasında işverenin sorumluluğu incelenirken öncelikle değerlendirilmesi gereken husus mücbir sebep kavramıdır.
Mücbir sebep halleri; tarafların kontrolleri dışında meydana gelen ve önlenmesi mümkün olmayan doğal afetler, fırtına, kasırga, deprem, sel, yangın, savaş, patlama, nükleer radyasyon, tehlikeli kimyasal kirlilik, salgın hastalıklar, sivil ayaklanma, hükümet veya resmi makamlarca alınmış kararlar ve genel grev gibi öngörülemez ve bunlarla sınırlı olmaksızın ifa imkansızlığı yaratan durumlar olarak tanımlanmıştır.
İşin ifası boyutunda mücbir sebep incelemesi yapılır ise, işyerinde yeterli önlemler alındığı takdirde öngörülemez bir durumun varlığından bahsetmek yerinde olmayacaktır. İşveren olarak, kısa çalışma uygulamasına geçiş, yıllık ücretli izin, ücretsiz izin uygulaması gibi uygulamalara başvurulması gerekecektir.
İşçinin bu hastalığa işyerinde yakalanması halinde; salgının hastalık veya iş kazası olarak nitelendirilmesi sonucu değiştirmeyecek ve işçinin vefatı halinde işverenin hastalığın kapılmasına ilişkin kusur değerlendirmesi yapılacaktır.
İşveren; işyerinde maske temin ederek takılmasını zorunlu kılınması, işyerinde sosyal mesafe kuralı ile çalışmalar sürdürülmesi, işyerine girişte ateş ölçümü uygulaması yapılması, işçilerin işe gidip gelirken kullandığı servis araçlarında önlem alınması ve işçilere salgın hastalıktan korunmaları için risk analizi ve eğitim uygulamaları yapılması gibi tedbirlere başvurmadığı takdirde kusurlu sayılacaktır.
İşveren yukarıda sayılanlarla sınırlı olmamak kaydı ile, işyerinde yeterli önlemleri almış olmasına rağmen işçi hastalığa yakalandıysa, kaçınılmazlık incelemesi yapılması gerekecektir.
Kaçınılmazlık ilkesi; Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 45’inci maddesinde; “Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallar gereğince alınacak tüm önlemlere rağmen, iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesi durumudur. İşveren alınması gerekli herhangi bir önlemi almamış ise olayın kaçınılmazlığından söz edilemez.” şeklinde açıklanmıştır.
Yerleşik Yargıtay kararlarında; sonucu öngörülen ancak her türlü önlem alınmasına rağmen gerçekleşen kaza vb. hallerde, işçinin bunun sonucuna tek başına katlanması hakkaniyetli bir yaklaşım olarak görülmemektedir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin konu ile ilgili görüşü; tazminat veya iş göremezlik neticelerinde işverenin %60, işçinin %40 kusurlu olduğu kabul edilerek tazminat hesaplaması yapılması gerektiği yönündedir.
- İŞÇİNİN HASTALIĞA İŞYERİNDE YAKALANDIĞININ İSPATI
İşçinin, hastalığa işyerinde yakalanıp yakalanmadığının ispatı anlamında salgının yayılış biçimi göz önünde bulundurulduğunda kesin bir değerlendirmede bulunmak zor görünmektedir. Ancak bu çerçevede Sağlık Bakanlığı’nın (‘’Bakanlık’’) Filyasyon Ve İzolasyon Takip Sistemi (FİTAS) Uygulamasının dikkate alınması bir seçenek olarak görülebilmektedir. Bakanlık sistemi, hastalığa yakalanan kişileri takip etmekte ve temas ettiği kişileri kayıt altına almaktadır. İşçinin, işyeri dışında hastalığa yakalandığına dair kesin bir saptama var ise, işverenin sorumluluğu kaçınılmazlık boyutunda kalacaktır. Ancak, işveren işyerinde önlem almamış ise kusur sorumluluğu da doğacaktır. Bu tespit, her somut olaya göre değişecektir. Her halde, işçinin bu hastalığa işyerinde yakalandığı tespit edilirse, işveren tazminat ödemekle karşı karşıya kalacaktır.
- UZAKTAN ÇALIŞMA MEYDANA GELEN KAZALARIN İŞ KAZASI OLARAK NİTELENDİRİLME HALİ
Salgın sebebiyle birçok işverenlik, çalışanlarını uzaktan çalışma uygulaması ile evden çalışmaya yönlendirmiştir. Ancak, evden yapılan çalışmada meydana gelen her kaza iş kazası olarak nitelendirilemeyecektir. İşçinin işi görürken meydana gelen kazalar iş kazası olarak nitelendirilebilecek iken, işçinin şahsi işlerini yaparken meydana gelen kazaları bu kapsamda değerlendirmek doğru olmayacaktır. Bu hususun ispatında, varsa tanık bildirimleri, sağlık mensuplarının değerlendirmeleri ve işçinin beyanları önem arz edecektir.
- DEĞERLENDİRMELERİMİZ
İşveren, işçilerin salgın sürecinde salgına yakalanmasını önlemek amacıyla maske temin ederek takılmasını zorunlu kılınması, işyerinde sosyal mesafe kuralı ile çalışmalar sürdürülmesi, işyerine girişte ateş ölçümü uygulaması yapılması, işçilerin işe gidip gelirken kullandığı servis araçlarında önlem alınması ve işçilere salgın hastalıktan korunmaları için risk analizi ve eğitim uygulamaları yapılması ve bunlarla sınırlı kalmamak kaydıyla tüm önlemleri almakla yükümlüdür. Koronavirüs’ün iş kazası, meslek hastalığı veya hastalık olarak değerlendirilme hallerinde SGK ile olan ilişkide farklı sonuçlar ortaya çıkabilecektir. Ancak her halde, işverenin kusurlu olması halinde, karşılaşılacak sonuçlardan sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Yapılan değerlendirmeler, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın görüşleri ve kanaatimiz yorumları çerçevesinde hazırlanmış olup, hukukumuzda salgın sebebiyle yerleşik bir yerleşik içtihat bulunmaması sebebiyle ilerleyen süreçlerde farklı sonuçların ortaya çıkması söz konusu olabilecektir.